Sivil toplum kuruluşlarının farkındalık oluşturması gerektiğini söyleyen Artvin Vakfı Başkan Adayı Ayhan Özdemir, Anadolu insanının doğduğu yerde doyması gerektiğini belirterek, “Artvin Türkiye’nin İsviçre’si olabilir. Hayvancılık, arıcılık ve turizm alanında parmakla gösterilen bir şehir olması için didineceğiz, tersine göç projelerine imza atacağız” dedi. 

Artvin Vakfı'nın Olağan Genel Kurulu öncesi Başkan Adaylığını açıklayan Ayhan Özdemir, STK’ların kamuoyunu doğru yönlendirmesi ve ufuk açmasına işaret ederek, bürokratından, belediye başkanı ve milletvekiline kadar herkesi heyecanlandıran işlere imza atması için öncü olması gerektiğini söyledi. Nitelikli adımlar atarak, kent yöneticilerine önerilerde bulunmakla birlikte yapıcı eleştiriler de getireceklerini ifade eden Özdemir, şehirlerin yaşanabilir hale gelmesi için Anadolu’nun bir kez daha keşfedilerek tersine göçün başlatılmasının lüzumuna vurgu yaptı. 

25 yıldır Bursa’da yaşadığını hatırlatan Artvin Vakfı Başkan Adayı Ayhan Özdemir, şunları söyledi: Yusufeli Öğdem doğumluyum. 24 yıldır Bursa’da yaşıyorum. Evliyim ve 2 çocuk babasıyım. 19 yıldır zayıf akım ve güvenlik sistemleri sektöründe Bursa, çevre illere ve Türkiye’nin 30 büyükşehirlerinde anlaşmalı olduğumuz bayilerimiz vasıtasıyla tüm Türkiye’ye hizmet vermekteyiz. Yusufeli Güvenlik Sistemleri ve Powons Teknoloji Anonim Şirketi kurucusuyum. Bursa Yusufeliler Derneği'nde, Askon’da, Patronlar Platformu’nda, TESİAD’da ve değişik sivil toplum örgütlerinde yöneticilik yaptım. Artvin Vakfı’nın da 4 yıl yönetimde bulundum. Şu ana kadar elde ettiğim bilgi, birikim ve tecrübem ile beraber Artvin Vakfı başkanlığına adayım. Yapılacak genel kurulda seçimi kazanıp koltukta oturayım, haftalık, aylık toplantılarla vakit geçirerek vakit harcama derdinde değiliz. Tek derdimiz proje üretmek, hem Bursa’ya hem de Artvin’e değer katmak" dedi.

 Artvin’in Türkiye’nin İsviçre’si olabileceğini ifade eden Ayhan Özdemir, “Maalesef Anadolu hızla insansızlaşıyor. Halkımız doğdukları şehirlerde doyamadıkları için batıya göç etmek zorunda kalıyor. Böyle olunca da batı şehirleri betonlaşıyor, nefes alamaz hale geliyoruz. Buradan yola çıkarak, bizler elimizi taşın altına koyup projeler ortaya koymak zorundayız. Mesela, Artvin, Türkiye’nin İsviçre’si olabilir. Hayvancılık, eko turizmi, arıcılık, yaz ve kış turizmiyle ilgili ciddi adımlar atılabilir. Nasıl ki İsviçre’nin Davos şehrinde ekonomi zirvesi yapılıyorsa, Artvin’in büyüleyici dağlarında, yaylarında da yapılabilir, bu mümkün. Çünkü her şey hayal etmekle başlar. Şu gerçeği aklımızın bir köşesine not etmek zorundayız, bizim ülkemizin toprakları çok verimli, bu değerlerin farkına varmamız gerekiyor. Bundan 30 yıl önce Artvin’de hayvancılık zirve noktadaydı, şimdi de aynısı olabilir. Üretimin artmasıyla birlikte istihdama ihtiyaç olacak, dolayısıyla insanlarımız kendi memleketlerinde kalacak ve kesinlikle tersine göç başlayacak” diye konuştu.