Anneeee! Çarşıya gedicam ben.De get ta tez gâl. Baban gâlu yemega oturicoh gecihma. Tamam. Abeyla bi tolanip gâluram.

Anneeee! Çarşıya gedicam ben.De get ta tez gâl. Baban gâlu yemega oturicoh gecihma. Tamam. Abeyla bi tolanip gâluram.

Bu haber 18034 kez okunmuş ve görüntülenmiştir.

Naylon ayakkabılarımı geçiriyorum ayaklarıma. Kopça şeklindeki kilidinin içine sokup bağlıyorum ayakkabılarımı. İki basamaklı merdivenden yola çıkıyorum çabucak. Daracık bir sokak. 

Samet Halıcı

Sokağın sağ tarafında iki ahşap konak, sol alt tarafta ise etrafı yüksek tahta çitle çevrili geniş bir bahçe içinde iki katlı bir bina var. Koşarak geçiyorum sokağı. Arkadaşlarım Ahmet ve Ercüment oyun oynuyor az ilerideki Nuri amcanın çalıştırdığı benzinliğin önünde. Benzinliğin hemen karşısından marangoz atölyesinde Fuat Usta (YARALI) ağzında sigarası ile şerit hızarda tahta biçiyor. Arkadaşlarım kalıp beraber oynamamızı teklif ediyorlar. Cebimdeki 25 kuruşu harcamanın hevesiyle;

Çarşiya gedicam ben, deyip devam ediyorum yoluma. Beş, altı dakikalık hızlı bir yürüyüşten sonra terzi İsmail Amca (BOYACI)'yı görüyorum dükkanın önünde. Dizlerinde bir ceketi teğelliyor. O kocaman makasları çok ilgimi çekerdi. Ne zaman elime alsam; "Oğraşma oninan, körlanu" diyerek alırdı elimden.

İsmail Amca'nın yanından geçip kapısının üzerinde FOTO TAN yazan dükkâna dalıyorum. Bizim dükkân. Babam "Foto Ahmet" (HALICI) arkadaşlarıyla sohbet ediyor, her zamanki gibi. Yanına geçiyorum. Maksat bir 25 kuruş daha kopartmak. Ama heyecanlı bir tartışma var, "aralarına girmesem daha iyi olur" diyerek çıkıyorum dükkândan. Dükkânımız hükümet konağının arkasında kalıyor. Az ileride sağda jandarma karakolu var, üstü kaymakam lojmanı, daha ilerisinde orman işletmesi binaları ve lojmanları. Karakolun karşısındaki cami ile hükümet konağının arasındaki cadde çarşının asıl girişi. Caddeye giriyorum. Cami şadırvanında öğlen namazı için abdest alan iki kişi var. İlerlerken sağ tarafta hükümet konağına inen merdivenlerde çocukları görüyorum. Bilya oynamaya gidiyorlar konağın bahçesine. Sağa dönmeyip sokağı geçiyorum. Köşedeki bakkal İbrahim BABACAN. Küçük bir dükkân ama çok çeşitli mal bulunur. Yanında belki de dünyanın gelmiş geçmiş en güzel döner kebabını yapan Kazım KAYA'nın dükkanı. Baştan çıkarıcı kokular yükseliyor. Yanında ilçenin en eski bakkallarından HACIOĞLU. Hemen ileride her zamanki sinirli haliyle kırtasiyeci Ömer ERBAŞ ve komşusu güzel peynirler, harika helvalar, muhteşem sucuklar diyarı Mehmet ÇELİK amcanın yeri. Yine birine kızmış, bozmuş ağzını, dümdüz gidiyor. Köşeden sağa dönüp gezintiye devam ediyorum. Pala bıyıklarıyla berber Ahmet TOPAL yaşlı bir amcanın sakalını düzeltiyor. Az ilerde iki tuhafiyeci Mecit BUMİN ile Yusufeli güreşlerinin ve horonlarının vazgeçilmezi Halim ÖZDEMİR tavla oynuyorlar. İşte en sevdiğim mekanlardan biri daha: Saatçi Fahrettin Amcanın dükkanı. Benim için masal dünyası. O kocaman duvar saatleri hep beraber tik taklıyor.Kaldırımın sonunda Mustafa ENGİN'in berber dükkanı var. Oradan sağa dönüyorum. Yeryüzünün en şeker adamlarından biri olan çapulaci (ayakkabıcı) Mürsel Amca daracık dükkanında simsiyah meşin önlüğünün üzerinde kocamamelleri ile bir ayakkabının tabanına biz ile delikler açmaya çabalıyor.Çok sert ve karizmatik görünümüyle kasap Gencağa GENÇ Amcayı da görüp çıkıyorum aynı yoldan. Çıkarken İbrahim ve Hüseyin DÜZ kardeşlerin işlettiği ÇİÇEK PALAS ve bitişiğindeki Düz Kardeşler un şeker toptancı dükkanının önünden geçiyorum. Sağa dönen yolun köşesinde Mustafa MATARACI'nın terzi dükkanı, tam karşısında Eyüp YIKICI'nın konfeksiyon mağazası var. Yoldan sağa baktığınızda karşıda camiiyi görürsünüz. Oraya girmeyip karşıya geçiyorum. Karşı köşedeki iki basamakla çıkılan dükkân Ali ŞAHİN'in bakkalı. Onun yanında iplik kumaş satan Remzi ÇOLAKın dükkânı. Geçiyorum hızla. Yol yine sağa dönüyor. Ben de dönersem Yusufeli İlkokulu'nun arka girişine geleceğim. Ama ben karşıya geçip okulumuzun öğrenci girişine doğru gidiyorum. Çünkü okul kapısının karşısında yine saatlerce bıkmadan seyredebileceğim bir yer var: Kukul Mehmet Usta (AYTEKİN)'nın demirci dükkânı. Kol gücüyle çalışan manda derisinden yapılmış kapkara körüğün o harika üfleme sesi ve kömürlerin yanışı ile Mehmet ustanın demir dövüşü sarhoş ediyor beni. Geri dönüyorum. Köşede tüpçümüz, hırdavatçımız Halil ÖZKAYA'nın dükkânının önünde Sarıgöl tarafına gidecek olan köylüler toplanmış son alışverişlerini tamamlıyorlar. Oradan sağa baktığımda yüz metrelik yolun sonundaki asma köprüyü görebiliyorum. Altından akan köpükleri elmastan Barhal çayının gürültüsünü rahatlıkla duyabiliyorum.

Karşı köşede büyük bir kahvehane, devamında yine bir tuhafiyeci Osman ALKAN onun yanında ise bakkal Süleyman CELLAT'ın dükkânını görüyorum. Muzaffer abi var içeride. Model uçak planı yapıyor. Devam ediyorum mis gibi sıcak ekmek kokan fırını geçiyorum. Çadırcı'ların otel ve kahvehanesine gelmeden önce Pala Mustafa Amca'nın bakkalına göz atıyorum. Her zamanki gibi yine çok karanlık. Ve işte İstanbul modasını Yusufeline günü gününe getiren İzzettin TEMEL'in mağazası. Çok modern ve düzenli. Aydınlık bir mağaza. Bayramlıklarımızın değişmez adresi. Hemen yanında yine bir çınar. Vasıf İHTİYAR amcanın mağazası. Hiç girmedim oraya. Vasıf amcadan korkuyorum nedense. Vitrinindeki kehribar tespih çok güzel. Sağa dönüp başka bir tuhafiyeci tonton Salih amca (UZUN) nın mağazasını geçince içinden hiç çıkmak istemediğim başka bir dükkanı görüyorum. KOÇ Ticaret. Oyuncakçı, balık malzemecisi Kemal Amca (KOÇ). Cebimdeki yirmibeş kuruşa buradan bir şey alamam. Karşımda beton köprü. Ortasına kadar yürüyüp, asma köprüye doğru bakarak Barhal Çay'ını seyrediyorum. Hava sıcak. Ta Çakaloğlu deresinin Barhalla birleştiği Morev'de yüzen çocukların sesini duyar gibi oluyorum. Köprüyü geçip tam karşıdaki lokantayı ve sahibi Paşa USLU amcayı görüyorum. Terini siliyor peştemalı ile. Eski Çarşı'dayım. Az ileride ilçenin belki de en iyi hırdavatçısı Fevzi IŞIK'ın kazma, kürek, çivi, balta vb malzeme ile dolu dükkânı var. Geri dönüyorum. Eski çarşıda ilgimi çeken pek fazla bir şey yok. Beton köprünün Eski Çarşı tarafında ilçenin tek yıkama yağlamacı var. O dev kamyonların “lif” ler üzerinde kaldırılmasını ağzım açık seyrediyorum. Mustafa (GEZER) amca ve çocukları işletiyor burayı. Köprüyü geçip yeniden çarşıya girdiğimde sağımda Ziraat Bankası var. Önümde dört yol ağzı. Ziraat Bankasını arkama alıp karşıya baktığımda Hükümet Konağını ve bahçesinde “bilya”, duvarlarında sakızdan çıkan “artis” lerle oyun oynayan arkadaşlarımı görüyorum. Mafya Muzaffer yine garibanları “soyuyor”. Bahçenin köşesinde benim çok sevdiğim bir yer var. Kulubeci Osman (GÜREL) Amca'nın büfesi. İşte yirmibeşin gideceği yer. Gazoz ve gofretimi alıyorum. Oracıkta tezgahtaki iki günlük gazetelere göz gezdiriyorum. Gazeteler bir gün sonra geliyor ilçemize. Hükümet konağının sağında uzun ve tek katlı bir bina var. Saray Sineması. Bugün günlerden çarşamba olduğu için kadınlar matinesi var. Bol gözyaşlı bir Ediz Hun, Hülya KOÇYİĞİT filmi. Sinemayı babam ve Sadık Dayım (ÇELİK) işletiyor. Makinist olarak Ali Abi (YILDIRIM) , Ahmet Abi (ALKAN) ve Hasan Amcam (HALICI) çalışıyorlar. Beni görürlerse makine dairesine tıkıp kendileri kızlarla bakışırlar. Sinemaya yaklaşmadan aşağıya doğru yürüyorum. Banka duvarının dibinde kurulu olan manav tezgahının yanındaki adam Mevlüt Amca (YILMAZ) Çok güzel karpuz getirmiş. Köşeden bir İstanbul beyefendisi çıkıyor: Mustafa AYDIN. Küçücük dükkânını kapatmış gazetesini almaya gidiyor galiba. O ara aşağıdan gelen güçlü bir sesle irkiliyorum EZROOOOM, EZROOOOM. Kezep Ahmet Amca (Coşkun) Erzurum arabasına yolcu topluyor Yanından geçerken pis kokulu Erzurum otobusü hırıltıyla çalışıyor. Sol tarafta bir kamyon üzerinden GÖRKEMLİ'lerin mağazasına beyaz eşya indiriyor. Ayrıca tüp de gelmiş.

Milyoncu Ali Amca(KİTAPÇI)'nın fırınını geçip toprak yola çıkıyorumAz aşağıdan priketçi Cihan Amca (KARA)'nın makinalarının sesi duyulurken ben anneme verdiğim sözü tutuyor ve ara sokaklardan Adnan'ların (ÖZDEMİR) evin önünden evimize dönüyorum.

Samet HALICI

ETİKETLER :

ÖNERİLEN HABERLER

2025 KUTLAMA TV+ BANNER AKBANK Arhavi Çay Bisse Erkek Giyim
30.Ağustos-3 30 Ağustos-2 30 Ağustos-1